KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ, YIKIMLAR VE ASBEST RİSKİ ÜZERİNE



KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ, YIKIMLAR VE ASBEST RİSKİ ÜZERİNE

 Doç.Dr. Gürkan Emre Gürcanlı

İTÜ İnşaat Fakültesi İnş.Müh. Bölümü
(TMMOB Ölçü Dergisi için hazırlanmıştır)
 

Giriş
Kentsel dönüşüm 20 yıllık bir süreci kapsayan ve 7 milyon bina elden geçirileceği 400 milyar dolarlık olduğu belirtilen bir yıkım süreci Türkiye'yi beklemektedir. Bu sürecin tüm toplumsal boyutlarının tartışılması gerekmekte, yıkımlar sırasında işçi sağlığı ve iş güvenliği ve çevresel riskler de ayrı bir başlık olarak tartışılmayı hak etmektedir. Yıkımlar ve yıkım sonrası ortaya çıkan yıkıntıların kaldırılması/depolanması konusu ülkemizde net bir şekilde tanımlanmamış bir alan olup, söz konusu süreç büyük riskler barındırmaktadır. Bu risklerden birisi olan binaların hemen hemen pek çok kısmında bulunan asbest ise toplum sağlığı açısından büyük bir risk arz etmektedik. Türkiye ‘de özellikle Bursa, Diyarbakır, Denizli, Eskişehir, Kütahya, Konya,  Sivas, Şanlıurfa gibi bölgelerde rastlanan asbest ya da diğer ismiyle amyant, fiberli yapıya sahip minerallere verilen isimdir. Bir silikat olan tremilitin bozulmasından meydana gelen asbestin kolayca eğilip bükülebilen elastik olmayan bir yapısı vardır ve elle tel tel ayrılabilecek kadar zayıf bir dayanıma sahiptir. Asbest, lifli, yumuşak, ateşte niteliği değişmeyen, zayıf ısıl ve elektriksel özgül iletkenlik, mikroorganizmalara direnç gibi özelliklere sahip madensel bir maddedir. Asbestin bu doğal özellikleri onu ideal bir yalıtım maddesi yapmaktadır. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), her yıl dünyada kanser yapıcı maddeleri düzenli olarak özelliklerine göre gruplara ayırır. Ajansın kanserojen maddeler listesinde asbest maddesi, "kesin kanserojen" tanımlanması ile 1. grupta sınıflandırılmıştır.  Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar.  Asbest lifleri havayla alındığında bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikir. Bunların üst solunum yollarının yukarı bölümlerinde kalan bir bölümü boğazdaki mukus tabakasıyla birlikte balgamla atılır veya yutulur. Ancak bir bölümü akciğerin derin kısımlarına kadar iner ve vücuttan hiçbir zaman çıkmayabilir. Asbestin neden olduğu hastalıkların ortaya çıkması için 20–40 yıl arası bir süre geçmesi gerekir. Kansere neden olan asbestin, üretimi, kullanımı ve piyasaya arzı ile asbest içeren eşyanın piyasaya arzını yasaklayan yönetmelik 31 Aralık 2010 itibarıyla yürürlüğe girdi.  Daha önce kısmen yasaklanan asbest, tamamen yasaklı hale gelirken,  Avrupa Birliği ile de bu konuda tam uyum sağlanması hedeflenmişti. Ayrıca kansere neden olan asbestin üretimi, kullanımı ve asbest içeren eşyanın piyasaya sunulmasını yasaklayan, ’’Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’’ Resmi Gazetede 29 Ağustos 2010 tarihinde yayımlanmıştı. -Bu yönetmeliklerden önce yapılan ve Kentsel Dönüşüm kapsamında yıkılması öngörülen binaların hemen hemen hepsi asbest içermekte ve yıkım sırasında yoğun bir asbest maruziyeti riski kendisini dayatmaktadır. Binalarda, bazı tavan kaplamalarında, ısı ve yangın yalıtımı için kullanılan izolasyon malzemeleri ve panellerinde, kazanlarda ve borularda kullanılan ısı yalıtım malzemelerinde, çelik yapıların yangına karşı korunması için kullanılan malzemelerde, elektrikli araçların yalıtımında kullanılan bazı kağıt çeşitlerinde, vinil veya thermoplastik zemin döşemelerinde, asbestli çimento ürünleri  olarak oluklu çatı kaplamaları ve  duvar kaplamalarında ve daha pek çok yerde kullanılmakta olan asbestin yıkım sırasında ortama yayılması ciddi riskler barındırmaktadır. Bu yazıda bu riskler ele alınacak, asbestli malzemenin bertarafı ve depolanması  ve ülkemizde binlerce yurttaşımızı ve yıkım işlerinde çalışan işçileri bekleyen bu risklere karşı duyarlılık oluşturulmasının yolları tartışılacaktır. 


Neden asbest konusunu gündemimize almalıyız?
Asbest zararlı bir maddedir ve yasaklanmıştır. İlerleyen bölümlerde ayrıntısına girilecektir. Ancak kentsel dönüşüm açısından konunun öneminin altının çizilmesi işin bir başka boyutudur. Zira kentsel dönüşüm kapsamında ilk etapta 150 kamu binasının yıkılması planlanmış, 20 yıllık bir süreci kapsayan ve 7 milyon bina elden geçirileceği 400 milyar dolarlık projenin başlangıcında yıkılacak binalar için 440 kilo patlayıcının kullanılacağı bildirilmiştir. Kamu binaları ve özel mülkler olmak üzere toplam, 3 bin 169 bina, 6 bin 404 daire ve 34 hizmet binasının yıkılmasına aynı anda başlanmıştır. 5 Ekim 2012 tarihinde, 35 ilde eş zamanlı olarak başlatılan ve yıkımın yapılacağı bazı şehirlere canlı bağlantı kurulan törende büyük oranda patlatma yöntemi kullanılmıştır. Asbest içeren yapı malzemelerinin kullanımından doğan, mesleki olmayan çevresel asbest maruziyeti de tüm dünyada çoğunlukla ihmal edilen ciddi bir sorundur. Gelişmiş ülkelerde, çok büyük miktarlarda asbest, binlerce okul, ev ve ticari binalarda uygulanan eski yapı uygulamalarından bir miras gibi kalmıştır. Yapı işlerinde geniş çaplı asbest kullanılan gelişmekte olan ülkelerde, akciğer ve vücutları asbest yüklü insanlarla asbetli toz birikmektedir (Brophy et al. 2007; Kazan-Allen 2005). Kısacası, yıkılmakta olan binalar asbest içermekte olup, yıkım sırasında yalnızca bu işte çalışanlar değil, çevredeki halk da asbest tozlarına maruz kalacak ve zarar görecektir. 

Asbest binalarda nerelerde bulunmaktadır?
 Asbest içeren yapı malzemelerine bakıldığında, özellikle yalıtımda kullanılan her türlü yapı elemanı asbest içerir demek, genel olarak doğru olacaktır. Asbest, Türkiye ‘de özellikle Bursa, Diyarbakır, Denizli, Eskişehir, Kütahya, Konya,  Sivas, Şanlıurfa gibi bölgelerde rastlanan diğer ismiyle amyant, fiberli yapıya sahip minerallere verilen isimdir. Bir silikat olan tremilitin bozulmasından meydana gelen asbestin kolayca eğilip bükülebilen elastik olmayan bir yapısı vardır ve elle tel tel ayrılabilecek kadar zayıf bir dayanıma sahiptir. Asbest, lifli, yumuşak, ateşte niteliği değişmeyen, zayıf ısıl ve elektriksel özgül iletkenlik, mikroorganizmalara direnç gibi özelliklere sahip madensel bir maddedir. Asbestin bu doğal özellikleri onu ideal bir yalıtım maddesi yapmaktadır. 20. yüzyıl başlarından itibaren yaygın bir şekilde endüstride kullanılan asbestin üç binden fazla kullanım alanı bulunmaktadır. Genel olarak bulunduğu yapı malzemeleri ise şu şekilde sıralanabilir:
-Bazı tavan kaplamalarında
- Isı ve yangın yalıtımı için kullanılan izolasyon malzemeleri ve panellerinde,
- Kazanlarda ve borularda kullanılan ısı yalıtım malzemelerinde,
- Çelik yapıların yangına karşı korunması için kullanılan malzemelerde,
- Elektrikli araçların yalıtımında kullanılan bazı kağıt çeşitlerinde,
- Bitümlü çatı kaplama malzemelerinde,
- Vinil veya thermoplastik zemin döşemelerinde,
- Asbestli çimento ürünleri  olarak oluklu çatı kaplamaları ve  duvar kaplamalarında,
- Tekstil sektöründe kullanılan bazı iplik türlerinde
Bu sayılanlar genel olarak asbest içeren malzemelerdir, ancak daha pek çok malzemede bulunabileceği göz ardı edilmemelidir. Asbestin bulunmadığı birkaç malzeme arasında cam, katı ahşap kapılar, taş ve tuğlalar sayılabilir. Bazı tadilat ve  inşaat işlerinde içinde asbest ihtiva edildiğinden  şüphelenilen  malzemeler bilinçsizce kırılıp, parçalanıp, hasar verilerek içeriği incelenmeye çalışılmaktadır. Bu asla yapılmamalıdır. Bu işlem asbest analizi yapmak için eğitilmiş gerekli sertifika ve yetkiye sahip  uzmanlara gereksinim vardır. Yıkım sırasında ortaya çıkacak ve havada asılı kalacak liflerin insan sağlığı açısından çok büyük riskleri bulunmaktadır (Akboğa ve Baradan, 2011).

Asbestin ne gibi zararları vardır?
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), her yıl dünyada kanser yapıcı maddeleri düzenli olarak özelliklerine göre gruplara ayırır. Ajansın kanserojen maddeler listesinde asbest maddesi, "kesin kanserojen" tanımlanması ile 1. grupta sınıflandırılmıştır. Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar. Asbest lifleri havayla alındığında bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikir. Bunların üst solunum yollarının yukarı bölümlerinde kalan bir bölümü boğazdaki mukus tabakasıyla birlikte balgamla atılır veya yutulur. Ancak bir bölümü akciğerin derin kısımlarına kadar iner ve vücuttan hiçbir zaman çıkmayabilir. Asbestin neden olduğu hastalıkların ortaya çıkması için 20–40 yıl arası bir süre geçmesi gerekir. Asbestin neden olduğu hastalıklar şunlardır:

Asbestoz: İlk olarak tersane işlerinde çalışanlarda tespit edilen asbestoz, asbest liflerini çözmeye çalışan vücut tarafından üretılen asidin akciğer zarında olusturduğu yaralardır. Bu hastalığın kendinı göstermesi 10-20 yılı bulmaktadır.

Mezotelyoma: Asbestin yol açtığı en önemli hastalık akciğer zarı ve karın zarı kanseri, yani mezotelyomadır. Batı ülkelerinde yılda her bir milyon kişinin 1-2'sinde saptanan mezotelyoma, ülkemizde yılda en az 500 kişide görülmektedir. Mezotelyomaya ait en sık rastlanan yakınmalar, ağrı ve ilerleyici nefes darlığıdır. Akciğer röntgeni ve tomografide tipik bulgular saptanabilirse de, kesin tanı için başvurulan standart yöntem akciğer zarı biyopsisidir. Mezotelyoma, erken dönemde tanınıp uygun cerrahi girişim uygulanamadığında, ilaç ya da ışın tedavisine iyi cevap vermeyen ve hastayı kısa zamanda ölüme götüren bir hastalıktır.

Kanser: Asbest, akciğer, gırtlak ve sindirim sistemi kanserlerine yol açmaktadır.

Akciğer zarı (pleura) kalınlaşması (Barış ve diğ., 2007)

Bilindiği gibi 2011 yılı itibariyle kansere neden olan asbestin, üretimi, kullanımı ve piyasaya arzı ile asbest içeren eşyaların piyasaya arzını yasaklayan yönetmelik yürürlüğe girdi. Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nden 30 Aralık 2010 yılında yapılan açıklamaya göre, asbesti (amyant) tamamen yasaklayan yönetmelik yürürlüğe girdi. Asbest, yasaklı hale gelirken, Avrupa Birliği ile de bu konuda tam uyum sağlanacak denirken, yönetmelikte, asbestin, herhangi bir ürünün üretiminde kullanılması ve asbest içeren tüm ürünlerin piyasaya arzı da yasaklandı. Açıklamada, çok iyi bir yalıtkan madde olan asbestin, içme suyu boruları başta olmak üzere, yapı malzemelerinde ve gemi yapımında kullanıldığına işaret edilerek, solunum ya da içme suyu yoluyla vücuda girdiğinde, başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açtığı vurgulandı. Peki asbest tamamen ortadan kalktı mı? İnşaat sektörü söz konusu olduğunda asbestin etkilerinin en az 50 yıl daha ortada olduğu net bir şekilde görülecektir. Asbestin insan sağlığına olan zararları fark edildikten sonra dünyanın birçok ülkesinde (Avrupa Birliği ülkeleri, Avustralya, Brezilya, Hong Kong, Japonya, Yeni Zelanda, ABD, vb.) bu maddenin yeni bina yapımında kullanımı yasaklanmıştır ve yaklaşık çeyrek asırdır asbestin bu ülkelerde inşaatlara girmediği varsayımı yapılabilir. Ancak, bu durum bile inşaat sektöründe çalışanları asbest tehlikesinden uzak tutmamaktadır. Halen ayakta duran bir çok binada asbest maddesi bulunmaktadır ve bu binalarda yapılacak her türlü bakım, onarım, restorasyon ve yıkım işlerinde çalışanların asbeste maruz kalma olasılığı hayli yüksektir. İnşaat sektörü için asbest maruziyeti tipik olarak aşağıda belirtilen uygulamalar sırasında oluşmaktadır:
• Asbest içeren yapılarda yıkım veya söküm işleri,
• Asbest içeren malzemelerin sökülmesi, yerinin değiştirilmesi ya da kapalı bir alana taşınması,
• Asbest içeren yapı ya da altyapıların yapım, değişim, bakım, onarım ya da yeni bir hizmet için
yenileme süreçleri,
• Asbest içeren moloz ve atıkların temizlenmesi,
• İnşaat sahasındaki asbest ya da asbest katkısı içeren ürünlerin taşınması, yüklenmesi, yerleştirilmesi,
depolanması, kontrolü ve toparlanması işlemleri.
Bu konuda yönetmelik bulunmakla birlikte, yukarıda belirtilen iş kalemlerinde yer alacak inşaat işçileri ve inşaat mühendisi, tekniker ve diğer elemanların asbest maruziyetlerinin önlenmesi konusunda gerekli önlemlerin alınmadığı, bu konuda denetimlerin yapılmadığı da görülecektir. Önümüzdeki on yıllar boyunca asbestin yol açtığı veya açacağı meslek hastalıklarına karşı mücadele edilmesi yarının değil bugünün görevidir.

Kullanım kolaylığı ve ucuzluğu nedeniyle özellikle inşaat sektöründe kullanılan asbestin zararları konusunda, Dünya Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, her yıl asbest yüzünden 100 bin kişinin yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Üstelik dünyada asbest üretimi 1970’lerden bugüne sürekli azalmasına rağmen, geçmiş dönemde temasta bulunanlar için risk hala devam emektedir. Türkiye’de daha yeni yasaklanmakla birlikte, evlerimizin çatılarında ve tesisatlarda hala bulunmakta olup, tamir ve bakım işlerinde ortaya çıkabilecek riskler hala yerinde durmaktadır. Bunun yerine daha sağlıklı malzeme kullanılabilir, ancak kapitalizm ucuz, verimli, karlı olanı, tehlikeli de olsa sonuna kadar kullanmakta ısrar eder ve karşılığında binlerce işçiyi öldürür. Mücadeleler belli bir noktaya gelince yasaklanır ve “cezalar” verilir. Örneğin firma ismini bir yapı malzemesi gibi kullandığımız ve çoğumuzun aşina olduğu Eternit firması, dört büyük fabrikasından İtalya/Casale'de çalışan işçiler ve Casale halkında yol açtığı ölümcül sonuçlardan dolayı işçi aileleri, belediye ve sendikalara ödemek üzere Şubat 2012'de toplam 95 milyon Euro cezaya  çarptırıldı. Aynı zamanda firmanın iki sahibi, Stephan Schmidhein ve Louis de Cartier, 16'şar yıllık hapis cezalarına çarptırıldılar. 35 bin kişinin yaşadığı Casale şehrinde, yaklaşık 2000 kişinin asbeste bağlı akciğer/ akciğer zarı kanserinden öldüğü hesaplanmıştı (http://aawl.org.au/content/jail-sentence-asbestos).
Bir başka ifadeyle, asbest yasaklanmadan korunmak açıkçası pek mümkün görünmemektedir. Asbest madenciliği, yasalara dâhil edilerek, küresel ve ulusal düzeylerde yasaklanmalıdır. Asbest madenciliği ve işleme tesislerindeki işçiler özel olarak risk altındadır. Bazı gelişmekte olan ülkelerde koruyucu yüz maskeleri gibi herhangi bir emniyet önlemi alınmadan ve asbest güvenliği hakkında ya hiçbir bilgi almadan veya yanıltıcı bilgilerle çarpıcı koşullar altında çalışmaktadırlar. Güvenli asbest kullanımına bağlılıklarını ilan eden ülkeler, işyerleri dışında asbeste maruz kalan insanları, özellikle de kadınları, çocukları ve yaşlıları koruyamamaktadır. Asbest işleyen tesislerdeki işçilerin yanı sıra, bu tesislerden kaynaklanan salımlar bitişik bölgelerdeki sakinlere yönelik ciddi sağlık riskleri ortaya koymaktadır. Asbest madenciliği alanlarında, durultma ve işleme işlemleri sırasında ve ayrıca sürtünme birimlerinin yıpranmasıyla kütlesel asbest tozu salımları kaçınılmazdır. Örneğin, Rusya’nın Volvograd ilindeki asbest bazlı teknik ürünler üreten tek bir tesis yıllık 6,5 ton asbest tozu salmaktadır. İlin toprakları içinde üç adet asbest-çimento üretim tesisi vardır. Yerel sakinler için koruyucu maskeler veya giysiler giymek imkânsızdır bu yüzden korunmadan ve yüksek asbestle ilgili hastalık riski altında yaşamaktadırlar
Burada şu soru akla gelmektedir; asbest ikame edilebilir mi, benzer özellikte başka malzemeler kullanılabilir mi? Bunun yanıtı kesinlikle evet olacaktır. Asbestin yerine aşağıdakiler kolaylıkla konulabilir:
• Isıya dayanıklı polimerler, karbon ve inorganik lifler bazlı malzemeler
• Ultra ince kimyasal lifler bazında dokunmamış malzemeler
• Fiberglas, karbon lifli plastikler.
• Selüloz lifler
Krizolit asbestin modern endüstriyel ikameleri yelpazesi, selüloz, aramid, PVA (polivinil alkol), polipropilen, polietilen, mineral ahşap, cam ve seramik liflerini içermektedir. Asbestin en yaygın ikameleri aramid lifleri, nomeks ve selülozdan oluşmaktadır. Neden ikame edilmiyor sorusunun yanıtı ise kapitalizmin özünde gizlidir. Elindeki kaynak ucuz ise sonuna kadar tüketmeden neden kullanılsın ki... Bugüne kadar sonuna kadar kullanan ülkeler, artık yasaklama yoluna gitmişler, bu kervana en geç katılan Türkiye'de de kansere neden olan asbestin, üretimi, kullanımı ve piyasaya arzı ile asbest içeren eşyanın piyasaya arzını yasaklayan yönetmelik 31 Aralık 2010 itibarıyla yürürlüğe girmiştir.  Daha önce kısmen yasaklanan asbest, tamamen yasaklı hale gelirken,  Avrupa Birliği ile de bu konuda tam uyum sağlanması hedeflenmiştir. Yürürlüğe girecek yönetmelikle, asbestin, herhangi bir ürünün üretiminde kullanılması ve asbest içeren tüm ürünlerin piyasaya arzı da yasaklanmıştır. Kansere neden olan asbestin üretimi, kullanımı ve asbest içeren eşyanın piyasaya sunulmasını yasaklayan, ’’Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’’ Resmi Gazetede 29 Ağustos 2010 tarihinde yayımlanmıştır. Ancak tehlike devam etmektedir, yıkılması planlanan binlerce bina büyük risk barındırmaktadır. İlerleyen bölümlerde, binaların yıkılması sırasında alınması gereken önlemler ele alınmaktadır.

Binaların yıkılışı sırasında, hem işçi hem de halk sağlığı-güvenliği için ne tür önlemler alınması gerekir?
Bu konuda kapsamlı bir yönetmelik bulunmamakta, hazırlıkları sürmektedir. Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği halen bulunmaktadır ve 2004 yılında çıkmıştır ve daha çok geri dönüşümle ilgilidir. Örneğin alınması gereken önlemlere ilişkin tek madde yer alır,
“ Madde 25 - Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının taşınması sırasında çevrenin kirletilmemesi, trafiğin aksatılmaması ve can ve mal emniyeti için gerekli tedbirler öncelikle nakil işlemlerini gerçekleştiren kişi veya firma tarafından alınır. Taşıma sırasında oluşabilecek çevresel kirlenmeyi önlemek amacıyla araçların üzerleri uygun malzemeyle kapatılır. Araçlara kapasitenin üzerinde yükleme yapılmaz ve araçlar tekerleklerinde olabilecek çamur ve benzeri kirlilik temizlendikten sonra trafiğe çıkartılır. Belediye ve mahallin en büyük mülki amiri, atık taşıyan araçların şehir içi trafiğini olumsuz etkilememesi için bu araçların belirli saatler arasında trafiğe çıkmaları konusunda düzenleme yapma yetkisine sahiptir.”
Ayrıca Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nde bazı hükümler yer almaktadır ve bu tüzük 1974 tarihlidir. 2004 yılında çıkan bir yönetmelik bulunmakta, şu aralar da yeni yönetmelik üzerine çalışmalar şu an sürmektedir ve daha yürürlüğe girmemiştir.  1974 tarihli yönetmelikte şu hükümler yer almaktadır:
   Madde 125 - Yıkım işleri, ancak sorumlu ve yetkili teknik elemanın denetimi altında yapılacaktır.
    Madde 126 - Yıkımdan önce yapının içindeki ve etrafındaki havagazı, su ve elektrik bağlantıları kesilecektir. Yıkım sırasında su ve elektriğin kullanılması gerektiği hallerde, bunlar, yapı dışında özel koruyucular içine alınacaklardır.
    Madde 127 - Yıkım sırasında çıkan taş, tuğla, demir ve moloz gibi artıklar kat döşemelerinde yığılmayacaktır. Yıkılan kısmın malzeme ve molozları kattan kata veya yere güvenlik tedbirleri alındıktan sonra atılacaktır.
    Madde 128 - Yıkım sırasında çıkan kiremit, tuğla veya benzeri malzemenin yere indirilmesinde kullanılan olukların üstleri kapalı olacak ve çalışma sırasında aşağı bırakılan malzeme, oluktan alınmadıkça başka malzeme bırakılmayacaktır.
    Madde 129 - Altında veya etrafında bulunan işçilerin güvenliği sağlanmadıkça yıkılacak kısmın duvar ve döşemeleri kitle halinde yıkılamaz.
    Duvarın döşemeye oturduğu kısımda veya herhangi bir yüksekliğinde şerit gibi oyuk açmak ve sonra duvarı üstten iple çekmek ve ittirmek suretiyle yıkım yapılması yasaktır.
    Madde 130 - Yıkılacak kısımlar, yıkılmadan önce ve yıkım sırasında bol su ile sık sık ıslatılacak ve toz kalkmaması için gerekli tedbirler alınacaktır.
    Madde 131 - Yıkılacak kısmın etrafında, en az yapı yüksekliğinin iki katına eşit güvenlik alanı bırakılacak ve bu alan korkulukla çevrilecektir.
    Boş alan bulunmaması gibi nedenlerle bu yükümün yerine getirilmesi olanağı yoksa, yıkım sırasında fırlayacak parçaların etrafa zarar vermesini, önlemek için, yapı etrafı gerekli yükseklik ve dayanıklılıkta bir perde ile çevrilecektir.
    Madde 132 - Elle yıkılacak duvarlar için kurulacak iç kısım iskeleleri tabandan en çok 4 metre yükseklikte yapılacaktır.
    Madde 133 - Binadaki merdivenler ve bunların dayanakları en sonra yıkılacaktır.
    Madde 134 - Camlı kapı, pencere ve ayna gibi kırıldıklarında tehlikeli olabilecek kısımlar, yıkıma başlamadan önce sökülüp uygun yerlere taşınacaklardır.
    Madde 135 - Yıkımda çalışan işçilere gözlük, koruma başlığı (baret) ve çelik burunlu ayakkabı gibi kişisel korunma araçları verilecektir.

Ayrıca Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik(Resmî Gazete Sayı : 27533) Madde 30'da "Özel durumların göz önüne alınmasını gerektiren atıklar" maddesi önemlidir ve bilinmesi gerekir:

MADDE 30 – (2) Asbest içeren inşaat atıkları ve diğer asbest atıkları; II. sınıf depolama tesislerinde; test edilmeksizin depolanabilirler. Asbest içeren inşaat atıkları ve diğer asbest atıklarını kabul edecek depolama tesislerinde;
            a) Atıkların, bağlayıcı madde ile bağlanan ya da plastik ile ambalajlanmış asbest lifleri de dâhil olmak üzere asbestten başka hiçbir tehlikeli madde içermemesi,
            b) Asbest içeren inşaat atıklarının ve diğer asbestli atıkların diğer atıklardan ayrı bir hücrede depolanması ve bu hücrelerin kontrol altında tutulmaları,
            c) Asbest liflerinin dağılıp tesise yayılmasını engellemek için; depolanan atıkların bulunduğu hücrenin; yapılacak olan her sıkıştırma işleminden önce ve her gün uygun malzeme ile kapatılması,
            ç) Atıklar ambalajlı değilse düzenli olarak ıslatılması,
            d) Asbest liflerinin tesise yayılmasının engellenmesi amacıyla; depolama tesisinin ve lotların üzerinin en son üst örtü ile kapatılması,
            e) Depolama tesisinde veya lotlarda; asbest liflerinin etrafa yayılmasına sebep olacak sondaj ve benzeri hiçbir çalışma yapılmaması,
            f) Kapatma sonrasında; depolama tesisinin ve asbest liflerinin depolandığı hücrenin tam olarak yerini gösteren koordinatları da içeren bir plan hazırlanması,
            g) Depolama tesisinin kapatılmasından sonra arazinin olası kullanımında asbestin insanlarla temasını engellemek amacıyla gerekli önlemlerin alınması gerekir.

26/12/2003 tarihli ve 25328 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan  "Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik" hükümlerinin ilgili maddelerinin özellikle altı çizilmelidir. Yıkım ve Tamir-Bakım İşleri başlığını taşıyan 12. madde şu hususlara yer vermektedir:
Madde 12 — İşveren yıkım veya tamir bakım işlerine başlamadan önce, asbest içerebilecek malzemeleri belirlemek için bina veya tesis sahibinden de bilgi alarak gerekeni yapacaktır. Herhangi bir yapı veya malzemede asbest bulunduğu şüphesi varsa bu Yönetmelik hükümleri uygulanacaktır.
Söküm ve Yıkım İşleriyle ilgili 13. maddede ise şu hususlar bulunmaktadır:
Madde 13 — Teknik önlemler alınmasına rağmen, havadaki asbest konsantrasyonunun bu Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde belirtilen sınır değeri aşabileceği yıkım, söküm, uzaklaştırma, tamir ve bakım gibi belirli işlerde; işçilerin korunması için işveren, özellikle aşağıda belirtilen önlemleri alacaktır:
a) Uygun solunum sistemi koruyucusu ve diğer kişisel koruyucu ekipman ile bunları kullanacak işçiler belirlenecektir.
b) Sınır değerin aşılması ihtimali olan yerlere uyarı levhası konulacaktır.
c) Asbest veya asbestli malzemeden çıkan tozun tesis veya çalışma alanı dışına yayılması önlenecektir.
Yukarıda belirtilen işlere başlamadan önce, alınacak tedbirler hususunda işçilerin veya temsilcilerinin görüşleri alınacaktır.
İş Planını düzenleyen 14. maddede ise yapılması gerekenler çok net sıralanmaktadır:
Madde 14 — Asbest ve/veya asbestli malzeme içeren binalar, yapılar, atölyeler, fabrikalar ve diğer tesisler veya gemilerdeki söküm ve yıkım işlerine başlamadan önce bir iş planı yapılacaktır.
a) İş planında, işçilerin sağlık ve güvenliğini korumak için işyerinde alınacak önlemler belirtilecektir. Bu planda özellikle;
1) Asbest veya asbestli malzemenin uzaklaştırılması işlemleri, bu malzemelerin yerinde kalmasından daha büyük bir risk oluşturmuyorsa, yıkıma başlanmadan önce asbest veya asbestli malzemelerin bina ve tesislerden uzaklaştırılması,
2) Gereken durumlarda, bu Yönetmeliğin 13 üncü maddenin (a) bendinde belirtilen kişisel koruyucunun sağlanması,
3) Asbestin yıkım veya uzaklaştırılması işleri tamamlandığında, işyerinde asbeste maruziyet riski kalmadığını belirten bir belge düzenlenmesi, hususları yer alacaktır.
b) İşe başlanmadan önce yukarıda belirtilen iş planı Bakanlığa verilecektir.

Yıkımlar sırasında yukarıdaki önlemlerin alındığına pek rastlanmamaktadır. Bu konudaki duyarlılık ve çeşitli tepkiler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nı göstermelik, şov amaçlı bazı hareketlere de itmektedir. Örneğin yıkımların ikinci aşamasında 6 Nisan 2013 tarihinde bakanlıkça "bu defa yıkılacak konutların uygun bulunmaması nedeniyle iş makineleri ile yıkım gerçekleşecek" denmiştir. Konuyla ilgili haberlerde şu belirtilmektedir:
"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yıkılacak konutlarda yaptığı incelemelerde, İstanbul’da bir bölgedeki binaların yalıtımının kanserojen riski bulunan asbest ile yapıldığını tespit etmişti. Bu nedenle patlatmalı yıkımdan vazgeçildi. Bakanlık yetkilileri, “Asbest katı halde durduğu zaman risk oluşturmasa da asbestin tozu ciddi risk oluşturuyor. Asbest tozunun solunmaması gerekiyor. Bu nedenle bu yapıları patlatmaya uygun bulmadık. Bakanlık olarak öncelikle bu binadaki yalıtımda kullanılan asbestlerin kazınmasını sağlayıp, daha sonra yıkımını yapacağız.” uyarısında bulundu." (http://www.hurriyetemlak.com/kentsel_donusumde_ikinci_yikim_6_nisan%E2%80%99da/emlak-yasam-sektorden-haberler/i9L7nxwCB9M=/6nSxkrzLXGo=).

Sonuç Yerine

Asbestin sadece çalışanlar için değil, çevredeki halk için de büyük bir risk olduğu unutulmamalıdır. 6.5 milyon konutu yıkacağız diyen bir Kentsel Dönüşüm süreci karşımızdayken, çevre güvenliğinden ve sağlığından söz etmemek kabul edilemez. Mahallelerdeki her yıkıntı, toz demek, asbest demek, kanser riski demektir, bu konular üzerinde durulmalıdır. Yıkıntı, hafriyat asbestli malzemeden ayrıştırılıyor mu sorusunun yanıtı maalesef olumsuzdur. Bunun için ciddi ciddi bir risk analizi yapılması ve uzmanların, yalnızca asbest maruziyeti konusunda uzmanların yıkımlarda hazır olması gerekmektedir.  Söz gelimi bir işçinin asbeste maruz kalmaması için neredeyse bir astronot gibi giyinmesi gerekir. Peki çevrede yaşayanların tahliyesi, korunması, kendilerine yer sağlanması gibi koşullarda ne yapılacağına dair hususlardan hangi yönetmelikte söz edilecektir. Maalesef yönetmelik kapsamında böyle bir şey yoktur ve şu an binlerce inşaat işçisi ile birlikte binlerce de mahalle sakininin asbeste maruz kalması, 15-20 yıl sonra ülkemizde kanser patlamasına yol açabilir. Bu yönetmelik 18/03/2004 tarih ve 25406 sayılı Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ile birlikte düşünülerek hazırlanmalı, “Kentsel Dönüşüm” adı altında yürütülen süreçten bağımsız düşünülmemelidir. Bu rant sürecine karşı çıkmak binlerce insanımızın sağlığı açısından da son derece önemlidir. Son olarak herkes tarafından şu sorular sorulmalı ve üzerine gidilmelidir:
  Başlamış olan ve bitirilen yıkımları gerçekleştiren işçilerin maruziyeti ne durumda ve yakın gelecekte ne olacak?
  Başlamış olan yıkımların hemen yakınındaki halkın maruziyeti ne durumda ve yakın gelecekte ne olacak?
  İnşaat yıkıntıları, molozlar nerelere dökülüyor, önlemler alınıyor mu?
Bu konuda TMMOB halkımızı bilgilendirmeli, yerel ölçekte örgütlenmeler bu soruların üzerine gitmeli bu riski halkın direnişiyle ortadan kaldırmalıdır.


Kaynaklar:
Akboğa Ö./Baradan S. (2011), “Asbestin İnşaat Sektöründeki Yeri ve Maruziyetin Önlenmesi”, Türkiye Mühendislik Haberleri, 469-6/2011-5

Barış, Y.İ., Akay H. ve Emri S., 2007. Türkiye'de asbest ve erionit ile ilgili hastalıklar, Toraks Dergisi, Cilt:8, Ek 1.
Brophy JT, Keith MM, Schieman J. (2007). Canada’s asbestos legacy at home and abroad. Int J Occup Environ Health 13(2):236–243

Kazan-Allen L. (2005). Asbestos and mesothelioma: worldwide trends. Lung Cancer 49
(suppl 1):S3–S8

 (http://www.hurriyetemlak.com/kentsel_donusumde_ikinci_yikim_6_nisan%E2%80%99da/emlak-yasam-sektorden-haberler/i9L7nxwCB9M=/6nSxkrzLXGo=).



Yorumlar